V. ULUSLARARASI TÜRK-ASYA KONGRESİ
"Asya’da Güvenliğin İnşası ve CICA"
YER
İstanbul Grand Cevahir Kongre Merkezi
TARİH
3 - 5 Haziran 2010

7. Uluslararası Türk Asya Kongresi İstanbul Deklarasyonu (TASLAK)

Trans Pasifik Ortaklığı, Asya Ülkeleri ve Türkiye” ana temalı 7. Uluslararası Türk Asya Kongresi TASAM tarafından 21-22 Nisan 2016 tarihinde İstanbul’da Pullman İstanbul Otel’de Sivil Global 2016 Zirvesi kapsamında yapıcı ve samimi bir ortam içerisinde gerçekleştirilmiştir. Uluslararası katılım ile gerçekleşen Konferans’ta, yurt içinden ve yurt dışından alanında uzman akademisyenler, düşünce kuruluşları ve sivil toplum temsilcilerinin katılımlarıyla Trans Pasifik Ortaklığı, Asya Ülkeleri ve Türkiye konu ve temaları detaylı bir şekilde değerlendirilmiştir.

Birinci gün panellerinde “Küresel Politik, Ekonomik Gelişmeler ve Asya” konuları üzerinde durulmuş ve Transatlantik ve Transpasifik ortaklığına değinilmiştir. İkinci gün panellerinde ise “Trans Pasifik Ortaklığı Süreci ve Geleceği ve BRICS Ülkeleri Perspektifleri” konuları detaylı olarak incelenmiştir. Asya Pasifik’te, son 40 yılda Hongkong, Singapur, Güney Kore gibi ülkelerde ciddi ilerlemeler yaşandı. Ancak 97 yılına gelindiğinde Asya Krizi patlak verdi. Ancak krizlerin olması, kapitalizmin bir gereği olarak, fırsatları da beraberinde getirdi. Dünyada yaşanan ekonomik modeller birbirine benzemekte ve “insanı merkeze alan” modellerden bahsedilmemektedir. Ancak kadim gelenekte böyle bir insan değerinden söz edilebilir. Bu çerçevede Asya'da Yeni Finansal Kurumlar ve Çin, Küresel Politik, Ekonomik Gelişmeler ve Asya'da Jeopolitik, Politik Ekonomi ve Güvenlik Senaryoları, Türkiye'nin Asya Geleceği, Asya'da Tüketim Kalıpları, Demografi ve Ekonomik Senaryolar, Enerji Politikaları ve Asya Ekonomilerinin Geleceği, Alternatif Ekonomik ve Siyasi oluşumlar: İpek Yolu, BDT, Gıda, Su ve Enerji Güvenlik Çalışmaları: Riskler, Fırsatlar ve Asya Ülkeleri İşbirliği başlığı altında temalar derinlemesine analiz edilmiştir. Konferans kapsamında ortaya konan aşağıdaki tespitler ve öneriler ilgili kişi, kurum ve kuruluşların bilgisine arz olunmuştur.

1. Avrupa Birliğinin sunduğu model cazip bir durum oluşturmuştur. Ancak Demir Perde ülkeleri gibi farklı modellerin yeni sistemlere uyumu zor olmuştur. Şu anda liberal ekonomi yaşanmaktadır.

2. Ülkelerin bağımsızlığı, enerji bağımsızlığıyla alakalıdır. Asya’da nasıl bir etki söz konusudur sorusu, bağımlılığın karşılıklı mı, tek yönlü mü olacağı sorusuyla birlikte tartışılmalıdır. Bağımsızlığı etkiyen en önemli faktörler ise: Enerji krizi, coğrafi büyüklük ve nüfus büyüklüğüdür.

3. Vurgulanması gereken, vahşi kapitalizme nasıl dur denileceği ve dünyada nasıl bir etkisi vardır sorusudur. Eğer bir yerde ekonomik istikrar varsa, siyasi istikrar da sağlanmış olur. İş birliği ve güç birliği sayesinde bu sağlanabilir.

4. Son 30-40 yılda eskisine göre çok hızlı değişen parametreler söz konusudur.  Yeni modeller tartışılmaktadır. Ancak önemli olan insani değerlerin ön plana çıktığı, milliyetçilik unsularının yok edilmesi gerekmediği, adil bir iş birliği, güç, adalet ve ahlak dengesinin korunduğu modellerin geliştirilmesidir.

5. Göç ve terör şu an medyada ön plandadır. Ancak bu olayları özellikle de Suriye göçünü tek başına değerlendiremeyiz. Dünyada bu demografik hareketlilik kimi zaman yoksulluk, iç savaş, kaynakların kötü kullanılması gibi nedenlerden olabiliyor. Göçle terör, bir yandan iç içe ve güvenlik koşulları sürekli değişmektedir. Ordu savaşları yerine biyopolitikanın zemininde, intihar bombacıları vücutlarıyla savaşmaktadır.

6. 1973’ten beri uygulanan iktisadi model gelir dağılımını bozup, yoksul ülkeler açısından dezavantajlı bir durum yaratmıştır. Washington Uzlaşısı adı altında gelişen bu modelin iflas etmiş olduğu ise bilinmektedir. Daha önce kalkan devlet müdahalesi, neoliberal politikalar aracılığıyla yeniden gelmiş ancak klasik modelden vazgeçilmemiştir. Bu modelin en büyük sorunu ise insandı ve insanın metalaşamamasıydı. Bu yüzden de modele yakın insan tipi yaratılamayınca, modelin kendisinin yürütülemeyeceği anlaşıldı.

7. Büyümenin sürdürülmesi için Amerika’da tüketim artmalıydı. Çin’in büyümesi dengesizlikti. Ancak Amerika kredilerle tüketime devam edebilirdi.  Kapitalizm son yıllarda genişlese ve ücretli kesim artsa da, bu yoksullaştıran ve büyüme yaratmayan bir süreç olmuştur. Modeli kurtarabilmek için insanı baza almak gerekmektedir. Ancak hızlı ilerleme, mega projeler modeli modifiye olmaya itmiştir. Bu şekilde devletin tekrar süreçlere dâhil olması söz konusu olmuştur. Bu çerçeve de Transpasifik ve Transatlantik anlaşmaları gündeme gelmiştir. Bu iki anlaşma sadece Amerika etrafında değil, görülmeyen biçimde, teknolojinin çok farklı olduğu, kitle üretimini içeren yepyeni bir durumu, her alanın revize edildiği bir çağı gösterir. İpek Yolu’nun canlandırılması projesi de bu kapsamda, 2049’da tamamlanacak. Tren yolu, hava yolu gibi yollar oluşturulup, “smart cities” (akıllı şehirler) yaratılacaktır. Türkiye ise hem Transpasifik - Transatlantik hem de  İpek Yolu projesinde kilit bir noktadadır. Bu yüzden de  bu dünyaya uyum sağlayacak bir insan gücü gerekmektedir. Aksi takdirde yeni sistemde şansımız olmayacaktır.

8. ABD ve 11 ülke ile görüşmeler yapmaktadır. Asya- Pasifik’te basılacak sağlam kayalar yoktur. Üzerinde savaş verilen, güven noktaları vardır ama ilerleyenler dayanak noktası bulmuştur. Bundan sonraki sistemde ülkemiz için daha yaratıcı düşünmeyi içeren bir eğitim ve sistemin oluşu şarttır. Özgür ve değişen dünyada eğitim modelleri de paralel olmalıdır.
9. Bazı servet birikimlerinin iktisadi gelişimden hızlı olması , azınlıkta toplanan kapitalin miktarı, sistemden yararlanamayanlarda memnuniyetsizlik yaratmaktadır. Bu da ülkeler içinde İspanya’daki İndigo hareketi gibi sonuçlara neden olmaktadır. Şu an Amerika’nın gücünü sürdürebilmesinin nedeni ise kendi kendini yenileyebilmesidir. Ancak onun için de kesin bir şey yoktur. Ayrıca Amerika her zaman Çin’i test ediyor ve sürtüşme içinde, bunun yanında Rusya’yı da göz önüne alması gerekiyor. Artık yumuşak güçlerin de yardımıyla, dünyaya açık, insan odaklı modellerle hareket edilmelidir.

10. Güvenlik çevresel faktörlere karşı tedbir almak iken, “güvenlikleştirme” bunun kazanç sağlanarak kurgulanmasıdır. Güvenlikleştirmeden  söz ediliyorsa mutlaka bir kâr elde etme söz konusudur. ABD’nin PPT’deki ( Transpasifik)amaçları: ABD’nin potansiyel müşterilerinin yüzde seksen beşinin sınır dışında olması, Bir tür batı medeniyeti eşitsizliği, Diğer modellerin dışlanmasıdır. ABD’nin TTIP’deki (Transatlantik) genel amaç ise kapitalizmde liderliği sürdürmektir.

11. Bu ortaklık eşit gibi gözükse bile, amaçlar çelişiyor. Adaletsizlik söz konusudur. Ancak AB’nin diğerlerine nazaran adaletli olduğunu söylenebilir. Çünkü Amerika diğerlerini hedef almış bir ticaret politikası izlemektedir. Bu yüzden Çin ve Rusya gibi ülkelerin çıkarları yok sayılmaktadır. AB VE ABD önemli dış ticaret ortakları olduğu için, TTIP imzalandığından itibaren G20 ülkeleri ve AB üyesi olmayan İsviçre, Norveç gibi ülkeler bundan negatif etkilenecektir. Ortadoğu ise zaten bu anlaşmalarda yer almadığı gibi, var olan ikircikli konumları da iyice tehlikeye girmiştir.

12. Türkiye Avrupa’nın 7. dünyanın 17. Büyük ekonomisidir. AB’nin ise 6. büyük ticaret ortağıdır. Yabancı yatırımların yüzde yetmişi AB ve ABD merkezlidir. Türkiye Batı’nın sabit müttefikidir. Anlaşma sonrası Türkiye 20 milyon dolarlık ekonomik kayıp yaşayacak, ekonomi yüzde iki buçuk küçülecektir. Büyüme yavaşlayacak ve Türkiye varlığını edilgen biçimde korumaya çalışacaktır. Küresel seviyede ise ötekilikler ayrımcı anlaşmalarla derinleşecektir.

13. ABD Rusya ve Çin’in kutsallarına dokunmayacaktır. Rusya askeri güçle hegomon adayı olmak isteyecektir. Çin’in kültürel bakiyesi tehlikeye girecek ve sert güç tetiklenecektir. Bu anlaşmalar tarihin tekerrürü gibi yansıyacaktır. Türkiye en kötüsüne hazırlanmalıdır. İç ve dış istikrar olmalı, fırtınadan en az zararla çıkılmalıdır.

14. İpek Yolu projesi küresel bir mal gibi ele alınmalıdır. Böylece küresel barışa hizmet edebilir.1600’lü yıllar Çin’in düşüşü ve Batının yükselişi açısından önemlidir. O dönemde nüfus patlaması yaşanmıştır. Rusya’yı yönetenler ve Çin’i yönetenlerin göç yollarını kontrol etmesi gibi nedenlerle küreselleşme dalgası yaşandı. Bugün medeniyet yine bir tavana çarpma yaşayabilir ama bu durumu aşabilir mi sorusu akla gelmektedir. Çünkü bugün dengesiz bir büyüme var ve bu geçici gözükmemektedir.
15. Asya coğrafyası nüfusu ve ekonomisi ile çok büyüktür. Bugün fakirliğin ve geri kalmışlığın da adresi gibidir. Çin artık durgunluğa gidiyor ancak gelecek de ancak İpek Yolu ile bilinebilir. Ancak Asya’daki genel tansiyon ısınacak ve Rusya da benzer bir süreç yaşayacaktır.  Beklenebilecek üç  durum: Daha çok küreselleşme yaşanacak ve iki anlaşmanın yanında İpek Yolu projesi de ileri düzeyse küreselleşmeyi destekleyecek. Teknolojik gelişmeler artar ve güneş enerjisi etkinleşirse belki enerji kaygısı azalabilir. Teknoloji bu konuda büyük bir umuttur. Medeniyetler çatışması ise bunlar arasındaki en kötü senaryo. Çatışmalar ayrımları artıracak ve savaşlar sürecek.

16. G20 beklenen gelişmeyi sağlayamamıştır. Problemler sanıldığından daha derindir. Harcama pesimizminden vazgeçilmelidir. İpek Yolu Keynesyen bir projedir. Asya iktisadi çekim merkezi gibidir ama Çin’in gerilemesiyle bu değişmiştir. Bu yüzden rezervlerini iyi kullanmalı ve kaynaklarını altyapı oluşturmaya harcamalıdır. İpek Yolu yeni bir küreselleşmeyi hedefler ancak Çin bu projeye nasıl bakmakta sorusu, onu küresel bir mal gibi görüp görmemesi önemlidir.

17. Çin güçlenirse ne olur meselesine, Çin’in işgalci olmadığı , harmoni ve çoğulculukla, barışla yaşadığı dolayısıyla olumsuz olmayacağı açıklamasını getirenler vardır. Şu bir gerçek ki Çin büyürse etki alanı da artacaktır. Bölgede askeri, askeri, siyasi, kültürel etkisi olacaktır.

18. Dünyadaki en büyük ticari ortak olarak, birçok ülkeyle çalışan Çin’e karşı Türkiye’nin ticaret açığı artmaktadır. O yüzden bu süreci yönetmek önem taşımaktadır. Çin liderleri değişen süreçlerle birlikte, ortak malı artıracakları, iş birliği içinde, kültürlerarası iletişimin etkin olduğu bir gelecekten bahsetmektedirler.  Ancak Japonlarla Senkaku Adaları konusundaki tutumları, Afrikadaki ticaret politikaları bu barış dolu İpek Yolu manzarasını şüpheye düşürmektedir.  Fethetmeye yönelik, fetihçi bir tutum sergilemektedir. İpek Yolu genel itibariyle umut verici, barışa katkıda bulunacak bir proje olacaktır ancak bahsedildiği gibi Çin’in kuşkuları gidermesi, umut verici sözleriyle uyumlu hareket etmesi gerekmektedir.

19. Amerika küresel politika güden tek aktördür. Askeri gücü de fazla gibi gözükse de Irak ve Afganistan’da haftalık 7 milyar dolar gibi bir bütçe tüketerek kaynaklarını tüketti.  Bu da küresel ekonominin de çöküşü demektir. Türkiye, petrol olsa kendisi çıkaracak teknolojisi yokken, önemli bir aktör olmaktan bahsedemez. Para yetmediği sürece her zaman bir ortakla çalışmaktan, ortaklıktan bahsedilecektir.

20. Küresel bir ekonomide, pazara sadece bir yerden bakılamaz. Hammaddeye bakmalıdır. Dünya serbest ticarete gitmektedir ve Ortadoğu’da hakimiyet kurulması gibi senaryolar da geçersizdir zira bu masrafları karşılamak kolay değildir. Kimse kimseye hakimiyet kuracak durumda değildir. Paranın ve ekonominin artması gerekmektedir. Türkiye, meselelere ulus- devlet olarak bakmaktadır. Ancak Uluslarası hareket etmek istememekte, sistemin engel olmasını da istememektedir. Artık ortak havuza geçmelidir. Teknoloji transfer edilmelidir. Pazara girilmeli ve avantaj sağlanmalıdır. Bu şekilde etkili olmak sağlanabilir.

21. Dünyada savaşların ekonomiyle tam bir bağlantısı yoktur. Dünyada 400 küçük savaş vardır. Bunların nedenleri sadece toprak değil, kültürel, psikolojik pek çok neden vardır. Savaş tehdidi tehditi günlük hayatı sarmıştır. Artık Amerika’nın bombası gibi büyük meseleler değil, kendi camiinde namaz kılıp güvenle eve dönebilmek gibi meseleler vardır. Ulusal çıkarlarımızdan baksak bile, birlikte olmak, çalışmak öğrenilmelidir.

22. Amerika ön sıralarda koşmaktadır ve Türkiye de öyle olmaya çalışmalıdır. Tam bir serbest  pazar fayda getirmese bile kapasite artırılmalı ve sadece korunma politikasından vazgeçilmelidir.

23. Artık realist açıklamalar ve yorumlar fayda getirmemektedir. Mevcut üniversite yapıları topyekûn değişmelidir. Amerika’nın yaptıklarını sıralamanın getiri yoktur. Uluslararası ilişkiler bölümleri bu anlamda kendini bitirmiştir. Zira salt realizme itibar edildiği sürece, bölümler realist kurgulandığı sürece Batının bakışı anlaşılamayacaktır. Örneğin, Arapça konuşan herkese Arap denmeyeceği, ulusal kimliklerin kolayca tanımlanamayacağı, Vahabilik ya da Şiiliğin din değil siyasi bir yol izlediği, Arapların sömürüye bakışı gibi meseleleri bu tür bir bakışla çözmek mümkün değildir. Bölümler realist kurgusunu, disiplinler arası bir modele kaydırmalıdır.

24. ABD’nin temel jeo-stratejik oyuncuları Avrasya’da nasıl etkin ve ABD bunları nasıl etkileyecek bu önemli. Avrupa özellikle AB anahtar oyuncudur. Fransa ve Almanya etkin, ancak Britanya da unutulmamalıdır. Avrupa Birliği’nden ayrılma oylaması yapılacak ve tek başına bir anahtar oyuncu rolü üstlenebilir. Avrupa’da Çin ile en yüksek ticareti Almanya yapıyor bu Almanya’nın etki alanını gösteriyor.  Uzakdoğu’da merkez Çin’e kayıyor. ABD Çin ile bir jeo-stratejik ortaklık yapmazsa ABD’nin etki alanı coğrafyada azalabilir.

25. Tahminen en tehlikeli senaryo; Çin-Rusya-İran koalisyonudur. Brezinski, “Bu ideolojik olarak Anti-Hegemonyacı değil fakat birbirini tamamlayıcı şikayet zincirlerinden oluşan bir birlik olur” diyor. Bu Çin-Sovyet Bloğunu hatırlatan bir süreç olur. Bu durumda Çin lider, Rusya da onun takipçisi olabilir. Bu durum ABD’nin tekrar jeo-stratejik becerilerini sergilemesini gerektirebilir. ABD’nin Uzakdoğu’da etkisinin azalması ve Japonya’nın dünyaya bakış açısını değiştirmesi bir Çin-Japonya işbirliğini getirebilir.

22 Nisan 2016, İstanbul